Açgözlülüğü bir karadeliğe benzetiyorum...
Geçenlerde dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Hollanda başbakanının ofisine mütevazi bir şekilde bisikletiyle gidip geldiğini okumuştum.
Aynı haberde, Türkiye'de ise İzmir büyükşehir belediye başkanı Tunç Soyer'in de aynı şekilde bisiklet kullanarak ofisine gittiğini okuyunca merak edip İzmir büyükşehir belediyesinin sayfasına girdim ve dolu dolu bir özgeçmişin ardından mal beyanının da yer aldığı sayfayı inceledim. İçimden keşke böyle insanlar başbakan, cumhurbaşkanı olsa diye geçirdim. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 92’nci yıldönümü’nü kutladığımız bugüne Türk milleti çok kolay ulaşmadı. Başta sürdürdüğü o mütevazı yaşamda Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hayatı boyunca hiç bir zaman zengin bir insan olmadığı gibi, Halep’ten İstanbul’a dönmek için yol parası olmadığından, özel olarak yetiştirdiği atlarını satıp, annesinin, ihtiyaç içinde olduklarını bildirdiği mektubuna ise; ölümlüğü için ayırdığı parayı harcamasını, yetmezse evden bazı eşyaları satmasını söylemiştir, hatta Mazhar Müfit’in, “kasadan bir miktar para gönderelim” cevabına ise, “Müfit, sen ne diyorsun! O paranın bir akçesine el sürdürtmem. Hem o para bizim değil. Milletin parası... Ben başka çözüm bulurum.” diye sert bir cevap vermiştir. Bu özelliği ile Türk milletine örnek olmuştur. Balık baştan kokar atasözü burada gerçekten anlamını buluyor. Bu konuda hepimizin başta yüce Atatürk'ün bu ve bunun gibi değerli meziyetlerini örnek alarak yaşamında atacağı en ufak bir adımın bile değişimi başlatmak için yeterli olacağını düşünüyorum.
Yazımın başında açgözlülüğü karadeliğe benzettiğimi söylemiştim. Bunu çok güzel anlatan bir kısa film çekilmiş, ilgilenenler için linkini aşağıya bırakıyorum.
https://lnkd.in/dFP6B5wx